Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin (Cumhurbaşkanı Kararının Tarihi: 29.04.2021, Sayısı: 3935; Yayımlandığı Resmi Gazetenin Tarihi: 30.04.2021, Sayısı: 31470) "savunma" başlıklı 30'uncu maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
(1) Memura savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemez. Savunma, soruşturma sürecinin son aşamasında disiplin amiri tarafından istenir.
(2) Savunma, memur hakkındaki iddialar, bu iddiaların dayandığı deliller, isnat edilen fiil veya hallerin hukuki nitelendirmesi ve 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinde sayılan fiil veya hallerden hangisinin kapsamına girdiği bent ve alt bent belirtilerek istenir.
(3) Memur, yetkili kurulun veya disiplin amirinin yedi günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapar.
(4) Savunma istemine ilişkin yazıda, süresi içinde yapılmaması halinde savunma hakkından vazgeçilmiş sayılacağı belirtilir.
(5) Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına ilişkin soruşturma süreci sonunda disiplin amiri savunmayı aldıktan sonra soruşturma dosyasını disiplin kuruluna gönderir.
(6) Devlet memurluğundan çıkarma cezasına ilişkin soruşturma süreci sonunda disiplin amiri savunmayı aldıktan sonra ceza verilmesi gerektiği kanaatine varırsa soruşturma dosyasını, kanaatini içeren yazı ile birlikte yüksek disiplin kuruluna gönderir. Yüksek disiplin kurulunca, memurun sözlü veya yazılı olarak son savunması, 657 sayılı Kanunun 129 uncu maddesinde tanınmış olan haklardan yararlanmasına imkan sağlanmak suretiyle ayrıca talep edilir."
Danıştay 12. Daire 26.04.2022 tarihli kararında (E:2021/4921, K:2022/2392); Devlet memurlarının görevine son verilmesi sonucunu doğurmayan disiplin cezalarının tesis edilebilmesi için, söz konusu disiplin cezalarını vermeye yetkili merciler tarafından savunma yapmasına imkan tanınmasının hukuken zorunlu olduğuna, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmayı gerektiren durumlarda ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 129'uncu maddesinde belirtilen haklarının kullanılmasına imkan verilerek son savunma hakkının tanınması gerektiğine hükmedilmiştir.
Danıştay 12. Daire 02.03.2022 tarihli kararında (E:2022/35, K:2022/833); disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler. Bu bakımdan, disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar pozitif olarak mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır. Buna göre, disiplin cezası verilebilmesi için kusurlu halin tespitinden sonra belli süreler içinde ilgili memur hakkında tarafsız bir soruşturmacı görevlendirilerek disiplin soruşturması açılması, söz konusu soruşturmada memurun lehine ve aleyhine olan tüm delillerin toplanarak ekleriyle birlikte bir soruşturma raporunun oluşturulması ve bu şekilde memurun hangi fiili, nerede, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir delillerle ve şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak, yetkili disiplin amiri veya disiplin kurulu tarafından bir disiplin cezası verilmesi gerekmektedir. Disiplin suçu teşkil eden fiillerle ilgili olarak soruşturma yapılması zorunlu olduğu gibi, soruşturmanın belirli usuller çerçevesinde yapılması da isnada maruz kalanların hukuki güvencesidir. Soruşturma emri verilmesi; bağımsız ve üst veya denk görevde olan bir soruşturmacı atanması, olayla ilgili tanık ve soruşturulanın ifadelerinin alınması, ifade alınmadan kişiye haklarının ve soruşturma konusunun bildirilmesi, isnat olunan fiille ilgili lehe ve aleyhe başka delillerin araştırılması, soruşturma sonucunda bir rapor hazırlanması ve bu raporda; olayın değerlendirilmesi, soruşturmacının kanaat ve teklifini belirtmesi ve raporun ilgili makama sunulması, soruşturmayı yapan kişi ile soruşturmada elde edilen delilleri değerlendirecek kişi veya kurulların ayrı olması, yasal süre içerisinde isnat olunan fiiller bildirilerek sanığın savunmasının alınmasının gerekliliği disiplin hukukunun temel ilkelerinden olduğu gibi hukuki güvenlik ilkesinin de gereğidir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin 06.02.2020 tarih ve 2017/22672 sayılı Bireysel Başvuru kararında; "Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. (...) Somut olayda başvurucunun duruşma salonunda bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi ve SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.(...) Bu çerçevede derece mahkemelerince diğer alternatifler değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler sunulmadan doğrudan başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun aracın seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa'nın 36'ıncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine" karar verilmiştir. Uyuşmazlık konusu olayda; Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda dava konusu olay incelendiğinde, davacı hakkında işlediği iddia edilen fillere ilişkin disiplin soruşturması yapılması için 16.05.2017 tarihli soruşturma onayı verilerek 26.09.2018 tarihli soruşturma raporu düzenlenmiştir. Ancak, Maarif Müfettişince düzenlenen soruşturma raporunun, sadece ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı incelenerek ve bu karar dikkate alınarak düzenlendiği, soruşturma raporunda başkaca araştırma/inceleme yapılmadığı gibi, davacı ve tanık ifadelerine de başvurulmadığı, lehe yada aleyhe tüm deliller toplanılmadan yukarıda belirtilen disiplin hukuku ilkelerine uyulmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, davalı idarenin 08.05.2020 tarihli savunma istem yazısında "Hakkınızdaki dosyanın yeniden değerlendirileceği 21.05.2020 tarihinde saat 14:00'da Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Bina D Blokta bulunan Tevfik İleri Toplantı Salonunda yapılacak Yüksek Disiplin Kurulu toplantısına sözlü savunma yapmak üzere katılmanız 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 129' uncu maddesi gereğince uygun görülmüştür. Ancak dünyada ve ülkemizde görülen Covid-19 pandemisinin yayılmasının önlenmesi amacıyla sizin ve/veya vekilinizin ses ve görüntü nakil araçlarıyla toplantıya katılmanız sağlanacaktır. Belirtilen tarihte yukarıda açıklanan şekilde toplantıya katılmak üzere hazır bulunmadığınız takdirde bu hakkınızdan vazgeçmiş sayılacağınız hususunda bilgilerinizi rica ederim." ifadelerine yer verilmek suretiyle savunma istenildiği, söz konusu yazının cezaevinde bulunan davacıya 13.05.2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen toplantıya katılmadığı belirtilerek, dava konusu disiplin cezasının tesis edildiği görülmektedir. Yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığında; 657 sayılı Kanun'un 129'uncu maddesinde davacıya tanınan hakların kullanılması kapsamında, davacının ve/veya vekilinin Yüksek Disiplin Kurulunda yapılan toplantıda bizzat hazır bulunması ve sözlü savunma yapması, hem savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamakta hem de silahların eşitliği ilkelerine işlerlik kazandırmaktadır. Davacı, Kurula bizzat ve etkin olarak hazır katılmakla, hakkında tesis edilecek işleme yön verme imkanına kavuşmaktadır. Kurulda hazır bulunma, savunma hakkıyla da sıkı bağlantılıdır. Savunma hakkının sağlanabilmesi için, davacının Yüksek Disiplin Kurulunda hazır bulunma olanağına sahip olması gerekir. Uyuşmazlıkta ise, cezaevinde tutuklu davacının ve/veya vekilinin ses ve görüntü nakil araçları ile Yüksek Disiplin Kurulunda toplantıya katılmasının teklif edilmesine ilişkin sözlü savunma istemi yazısı tebliğ edilmiştir. Bu duruma göre; davacı hakkında usulüne uygun soruşturma yapılmadan ve sonuç olarak usulüne uygun son savunması alınmadan işlem tesis edildiği anlaşıldığından, Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesi yerinde görülmemiş ise de, sözü edilen husus sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte bulunmamıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 13.11.2019 tarihli kararında (E:2019/575, K:2019/5546); Anayasa'nın 129'uncu maddesinin ikinci fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Anayasa'nın emredici nitelikteki bu hükmü doğrultusunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 129'uncu maddesinde, hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memurun, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahip olduğu; 130'uncu maddesinde ise, devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği, soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memurun, savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı kurallarına yer verilmiştir. Değinilen kurallar ile savunma alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği temel ilke olarak belirlendikten sonra, bu temel ilkenin uygulanması ile ilgili olarak, devlet memuriyetinden çıkarma cezaları için, öngörülen yaptırımın ağırlığı nedeniyle devlet memurları için güvence oluşturacak özel bazı kurallar belirlenerek disiplin cezası vermeye yetkili olan merciin savunma alması zorunlu kılınmıştır. Bu itibarla; Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından, anayasal ve yasal düzenlemelere uygun olarak, davacı hakkında son savunması alındıktan sonra "Devlet memurluğundan çıkarma" cezası tesis edildiği, dolayısıyla, işlemde savunma hakkının sağlanması yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Danıştay 12. Daire 02.02.2017 tarihli kararında (E:2016/8889, K:2017/127); ". Bu durumda, Yüksek Disiplin Kurulunca hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilen ilgiliye son savunma hakkı tanınması gereklidir.Bu durumda, yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri uyarınca hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası teklif edilen davacı hakkında Yüksek Disiplin Kurulunca son savunması alınmadan tesis edilen dava konusu işlemde ve bu husus göz ardı edilip işin esasına girilerek verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Öte yandan, Dairemizin bu kararı uyarınca davacı hakkında, son savunma hakkı tanındıktan sonra yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır." denilmekte ve devlet memurluğundan çıkarma cezasında memurdan son savunmasının alınmaması yargı tarafından başlı başına iptal sebebi oluşmaktadır. Keza, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nca, soruşturma raporunda yer alan devlet memurluğundan çıkarma cezası için disiplin soruşturması esnasında müfettiş tarafından alınan savunmaya ilaveten, Yüksek Disiplin Kurulunca da söz konusu disiplin cezasının verilmesinden önce bir kez daha memurdan savunma alınması gerektiği belirtilmiştir.
Danıştay 12. Daire 25.01.2022 tarihli kararında (E:2021/7817, K:2022/76); davacı hakkında yasal süreler içinde disiplin soruşturması açıldığı, ancak disiplin suçuna yönelik adli soruşturmadan bağımsız olarak disiplin soruşturması yapılması gerekirken, adli soruşturma aşamasında alınan tanık beyanlarına istinaden disiplin soruşturma dosyasının düzenlendiği, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün . tarihli ve . sayılı savunma istem yazısı ile davacının savunmasının istenildiği, bundan sonra tanık ifadelerine başvurulduğu, davacının savunma olarak verdiği beyanın soruşturmanın tamamlanmasından sonra, ceza verilmeden önce alınması gereken son savunma yerine geçmeyeceği, ayrıca son savunma istem yazısının disiplin hukuku ilkeleri çerçevesinde gerek içerik gerekse usul bakımından hukuken geçerli bir savunma istem yazısı olarak kabul edilmesine ve davacının anayasal güvence altında bulunan savunma hakkının usulüne uygun olarak kullandırıldığından söz edilmesine olanak bulunmadığı anlaşıldığından, adli soruşturmadan bağımsız olarak usulüne uygun bir disiplin soruşturması yapılmadan ve savunma hakkının tam anlamıyla kullanılmasına imkan verilmeden tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Danıştay 12. Daire 06.02.2023 tarihli kararında (E:2021/1778, K:2023/250); disiplin suçu teşkil eden fiillerle ilgili olarak soruşturma yapılması zorunlu olduğu gibi soruşturmanın belirli usuller çerçevesinde yapılması da isnada maruz kalanların hukuki güvencesidir. Soruşturma emri verilmesi; bağımsız ve üst veya denk görevde olan bir soruşturmacı atanması, olayla ilgili tanık ve soruşturulanın ifadelerinin alınması, ifade alınmadan kişiye haklarının ve soruşturma konusunun bildirilmesi, isnat olunan fiille ilgili lehe ve aleyhe başkaca delillerin araştırılması, soruşturma sonucunda bir rapor hazırlanması ve bu raporda; olayın değerlendirilmesi soruşturmacının kanaat ve teklifini belirtmesi ve raporun ilgili makama sunulması, soruşturmayı yapan kişi ile soruşturmada elde edilen delilleri değerlendirecek kişi veya kurulların ayrı olmasının, yasal süre içerisinde isnat olunan fiiller bildirilerek sanığın savunmasının alınması gerekliliği disiplin hukukunun temel ilkelerinden olduğu gibi hukuki güvenlik ilkesinin de gereğidir. Uyuşmazlıkta, davacının kusurlu olduğu iddia edilen eylemi hakkında, 28.12.2014 tarihinde tutulan tutanakla disiplin soruşturmasına başlanıldığı, eylemleri net şekilde açıklanmadan yalnızca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, 125'inci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (a) alt bendi uyarınca hakkında disiplin soruşturması yapıldığı belirtilerek soruşturma izni alındığı ve anılan madde hükmü kapsamında davacıdan ilk savunmasını yapmasının istenildiği, ardından davacının verdiği savunma dilekçesinde kullandığı ifadeler sebebiyle eyleminin kusurlu olarak değil kasıtlı olarak değerlendirilebileceği belirtilerek ve yine eylemleri net şekilde belli edilmeden anılan Kanun'un 125'inci maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (a) alt bendi uyarınca son savunmasının istenilmesi akabinde disiplin cezası işleminin tesis edildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, davacı hakkında 657 sayılı Kanun hükümlerine uygun şekilde soruşturma izni, savunma ve son savunma alınmadan, usulüne uygun yapılmış bir disiplin soruşturması bulunmadan disiplin cezası işleminin tesis edildiği görüldüğünden, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Danıştay 12. Daire 17.11.2020 tarihli kararında (E:2020/3523, K:2020/3768); davacının savunmasına ilişkin bilgi ve belgelerin istenilmesine karşın davalı idarece ara kararına cevaben gönderilen belgelerin arasında davacıdan savunma istenildiği ve savunmasının alındığına ilişkin belge bulunmadığı, başka bir kişiye ait savunma evraklarının gönderildiğinin görüldüğü, 27.03.2018 tarihli ara kararı ile davacıdan savunma alınıp alınmadığının sorulmasına, savunma alınmış ise söz konusu savunmanın ve savunma istem yazısının onaylı örneklerinin ikinci kez istenilmesine karşın idarece gönderilen belgeler arasında savunma istemi ve davacının savunmasına ilişkin her hangi bir evrakın bulunmadığı, soruşturma aşamasında alınan 21.06.2012 tarihli ifade tutanağının gönderildiği anlaşıldığından bu durumda; davacının disiplin cezasına konu eylemi ve bu eylemin karşılığı disiplin cezası belirtilerek 657 sayılı Kanun'un 130'uncu maddesi kapsamında savunmasının istenilmediği, davacının soruşturma aşamasında verdiği ifadenin ise savunma olarak kabulüne hukuken olanak bulunmadığı, davacının usulüne uygun olarak savunmasının alınmadığı anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Samsun Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Dava Dairesi 08.12.2020 tarihli kesin olarak vermiş olduğu kararda (E:2020/867, K:2020/1099); İlk derece mahkemesi, davacının ifadesinin alınmak üzere davet edilmesine yönelik işlemin olayın tespiti ve kusur durumunun araştırmasına yönelik olduğu, davacının belli/açıklanmış bir disiplin suçuyla ilgili olarak isnat olunan iddiaya ilişkin bir savunma istemi olarak kabul edilemeyecek olan ifadeye çağrı üzerine disiplin cezası verilmesinde davacının savunmasının alınması zorunluluğunun yerine getirildiğinin kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle disiplin cezası iptal edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi ise, soruşturmacının davacıya isnat edilen eylemlerle yedi günden az olmamak üzere süre tanıyarak savunmasını aldığını, gerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 130'uncu maddesinde gerekse 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A maddesinde savunmanın soruşturmayı yapan tarafından da alınabileceği belirtildiği gibi soruşturma sürecinin tamamlanmasından sonra disiplin amiri tarafından ayrıca savunma alınmasının zorunlu olduğuna dair bir düzenleme de bulunmadığından, disiplin soruşturması sırasında davacının usulüne uygun olarak savunmasının alındığı gerekçesiyle İdare Mahkemesinin kararını bozmuştur.
Danıştay 3. Daire 29.05.1973 tarihli kararında (E:1973/272, K:1973/269); Devlet memurlarının savunmalarının alınması, disiplin cezası verilmesi haline hasredildiği vurgulanmıştır.
Danıştay 12. Daire 27.03.2009 tarihli kararında (E:2008/214, K:2009/1703); İnfaz ve koruma memuru olan davacının, 657 sayılı Yasa'nın 125/e-g maddesi uyarınca, devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair işlemde, 657 sayılı Yasa'nın 129'uncu maddesi uyarınca son savunması alınmadan tesis edilmiş olması nedeniyle, hukuka uyarlık görülmemiştir. Yasa koyucu disiplin cezası bakımından ilgili açısından en ağır sonuçları doğuran Devlet memurluğundan çıkarma cezasının verilmesinde, bu şekilde bir savunma hakkının tanınmasını memur statüsü açısından önemli bir güvence olarak öngörmüştür. Bu durumda, Yüksek Disiplin Kurulunca, hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilen ilgiliye (konunun kurula intikalinden önce savunması alınmış olsa bile) son savunma hakkı tanınması gereklidir. Dosyadaki belgelerin incelenmesinden, davacı hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezasını veren Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunca davacının 657 sayılı Yasa'nın 129'uncu maddesi kapsamında son savunmasının alınmadığı, soruşturmacının almış olduğu savunmaların değerlendirilmesi suretiyle karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, yukarıda sözü edilen Yasa hükümleri uyarınca hakkında Devlet Memurluğundan çıkarma cezası teklif edilen davacı hakkında Yüksek Disiplin Kurulunca son savunması alınmadan tesis edilen işlemde mevzuata ve disiplin hukuku ilkelerine uyarlık görülmediğinden, bu husus göz ardı edilerek verilen kararda isabet bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; Devlet Memurları Kanununda öngörülen disiplin cezalarının verilebilmesi için mutlaka memurdan usulüne uygun savunmanın alınmasının yanı sıra devlet memurluğundan çıkarma cezasının öngörülmesi halinde ayrıca Yüksek Disiplin Kurulunca memura kendisi veya vekili vasıtasıyla sözlü/yazlı son savunmasını yapma hakkı tanınmalıdır. Aksi takdirde, usulüne uygun savunma alınmaksızın uygulanan disiplin cezası yargı tarafından iptal edilmektedir. Usulüne uygun olarak, soruşturma tamamlandıktan sonra, disiplin cezası verilmeden önce, disiplin suçunu oluşturan eylemlerinin ve bu eylemlerinin hangi disiplin kuralını ihlal ettiğinin açıkça ortaya konulmaksızın disiplin soruşturması esnasında alınan savunma, soruşturma tamamlanmasından sonra, ceza verilmeden önce alınması gereken savunma olarak değerlendirilemeyeceğinden, usulüne uygun olarak savunma alınmadan disiplin cezası ile cezalandırılması savunma hakkının kısıtlandığı anlamına gelmektedir.