İktidar darbe fırsatçılığı yaparak ilan ettiği OHAL’le, peş peşe çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) 100 bini aşkın kamu emekçisini hiçbir adli soruşturma yapmadan, savunma hakkı bile vermeden görevinden uzaklaştırmıştır.
OHAL ve KHK’ler ile yeni bir rejim inşasına girişen iktidar, evrensel hukuk ilkelerini de ayaklar altına almıştır. Meclisin devre dışı bırakıldığı OHAL’in süreklileştirildiği, muhalif tüm kesimlerin susturulmak istendiği, dernek, gazete, dergi ve televizyonların kapatıldığı, radyoların susturulduğu, belediyelere kayyımların atandığı, gazetecilerin, seçilmiş belediye başkanlarının, siyasi parti yönetici ve milletvekillerinin tutuklandığı bir ülkeye dönüştürülmüş durumdayız.
Kamu emekçileri 2018-19 yıllarını kapsayacak olan toplusözleşme sürecine işte bu koşullarda gitmektedir. Bir de üstüne, örgütlenme özgürlüğü ve iş güvencesinin kaldırılmak istendiği, kıdem tazminatına göz dikildiği, yıpranma payının görmezden gelindiği, iş cinayetlerinin artarak devam ettiği, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin kağıt üzerinde kaldığı koşulları yaşıyoruz. En önemlisi de sendikal hakların uygulanması fiilen askıya alınmış bulunmaktadır.
Biliyoruz ki sendikal haklar, emekçilerin uzun ve kararlı mücadelesi sonucu, evrensel insan özgürlükleri ile ilgili belgelerin neredeyse hepsinde var olan temel haklar haline gelmiştir. Özetle özgür örgütlenme, toplusözleşme yapma ve grev hakkını kapsamaktadır.
Emekçilerin çıkarlarını, sosyal haklarını, istihdam durumlarını, çalışma koşullarını, iş güvencelerini birbirinden farklılaştıran uygulamaların tümü; güvencesizlik, taşeronlaştırma ve performansa dayalı esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, ayrımcılık ve yok sayma politikalarının hepsi; emekçilerin birleşik gücünü parçalayarak onları işverenlerin ve devletin karşısında etkisiz ve güçsüz duruma getirmenin çabalarıdır.
Kamu alanındaki sendikalar ve toplusözleşmeler, yandaş sendika ve örgütlerle işlevsiz kılınmaya çalışılmaktadır. Bu dönem de toplusözleşme, AKP Hükümeti eliyle şişirilen Memur-Sen ve gerçek anlamda toplusözleşme ve grev hakkını içermeyen mevzuatla yapılacaktır. Tüm hizmet kollarında yetkili olarak Hükümet ile masaya oturacak olan Memur-Sen’in gerçek/evrensel anlamıyla sendika sayılamayacağı, gerekse mevzuatın grev içermemesi nedeniyle, gerçek anlamda toplusözleşmeden söz etmek mümkün olmamaktadır. Geçmiş dönem sözleşme örnekleri kamu emekçilerine yarar yerine zarar verdiğini bile göstermiştir. Kağıt üzerinde yapılan toplu iş sözleşmesinin kamu emekçilerinin çoğunluğunun reel ücretini gerilettiğini gösterebiliriz. Bu nedenlerle sendikaların en önemli görevi, emekçilerin örgütlülüğünü ve birleşik gücünü büyütmek, işverenler ve devlet karşısında güçlü ve söz sahibi kılmaya çalışmaktır. Bu bağlamda TİS güçlü bir örgütlülükle ve işyerlerine dayanarak başarılı olur. Yapılması gereken emekçilerin tartışarak belirlediği talepleri sözleşme masasına taşımak, örgütlemek ve mücadeleyi de işyerleri üzerine oturtmaktır.
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) binlerce emekçinin fiili ve meşru mücadelesi ile kurulmuştur. Kurulduğu günden bu yana da toplu sözleşmenin bir hak, grevin de emekçilerin en önemli silahı olduğu gerçeğinin altını çizmiştir. Tarihsel deneyimler göstermiştir ki; KESK doğru bir hat ve mücadele pratiği ile hareket ettiğinde üyelerinden çok çok fazla sayıda kamu emekçisini bir araya getirerek harekete geçirebilmiştir.
Kamu emekçilerinin talep ve beklentileri; kamu emekçileri genelinde, hizmet kolları ve işyeri düzeyinde olmak üzere üç başlık altında ele alınmalıdır. Genele ve hizmet kollarına dayanan talepler üzerinden toplusözleşme sürecine müdahale edilerek, Memur-Sen ve sendikal hakları kısıtlayan mevzuat/sistem teşhiri ile birlikte çalışma yapılmalıdır. Temel mali ve idari haklar genel toplu iş sözleşmesiyle; hizmet kollarına özgü haklar işkolu düzeyinde; işyeri ölçeğinde ise işyerine özgü sorun ve ihtiyaçlara yanıt veren sözleşmeler ile düzenlenmelidir.
Böylece genele, hizmet koluna ve işyerine özgü sorun ve taleplerin belirleneceği ve sadece KESK üyelerinin değil tüm çalışanların sürece dahil edilebileceği çalışma yürütülmesi ile kamu emekçileri kitlesinin bu süreç içinde fiilen mücadeleye çekilmesi olanaklı hale gelecektir.
TİS taleplerinin ve mücadelesinin örgütlendiği dönemler; sendikal haklara, örgütlü olmanın önemine yönelik bilincin açığa çıkarılmasının, birleşik mücadelenin öneminin farkına varılmasının bir aracı olarak da değerlendirilmelidir.
Sendikaların şube genel kurulları tamamlanmıştır. Dolayısıyla bu TİS, genel kurullarla birlikte işyerlerinin hareketlendiği, yönetimlerin yenilendiği bir dönemde gerçekleşecektir. TİS nedeniyle kamu emekçilerinin gözü kulağı yetkili olmasa da yine KESK’te olacaktır.
- İş güvencemizin korunması,
- Ek ödemelerin yükseltilmesi ve emekliliğe yansıtılması,
- Çalışırken de emeklilikte de insanca yaşayacak bir ücret ödenmesi,
- Ekonomik kayıplarımızın karşılanması
- Taşeron çalışmaya son verilmesi ve bütün çalışanların kadroya alınması,
- Performans baskısı altında çalışmaya son verilmesi taleplerimiz başta olmak üzere işyerlerimizde tüm emekçileri sürece dahil edecek bir çalışmayı zaman geçirmeden başlatmalıyız.
TİS, emeği ile geçinen bizler için son derece önemlidir. Bu nedenle işyerlerimiz temelinde bütün kamu emekçilerinin talepleri ve düşünceleri TİS’e yansıtılmalıdır. Aslolan yukarıda bir avuç sendika bürokratının belirlediği değil, mücadeleci sendikaların ve işyerlerinde üreten emekçilerin talepleridir.
Birsen SEYHAN
SES Genel Sekreteri