KESK, 14 Mayıs seçimlerine ilişkin açıkladığı tutum belgesinde, AKP-MHP iktidarı döneminde halkın bası ve yasaklarla boğulduğuna, sendikal hak ihlallerinin zirveye ulaştığına dikkat çekerek, kamu emekçilerinin bu seçimde öncelikle tek adam sistemine "hayır" diyeceğini vurguladı.
KESK, Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimleri öncesinde, 35 maddeden oluşan “Seçim Tutum Belgesi’ni açıkladı.
Açıklamada, bu seçimlerde toplumu otoriterliğiyle boğan, emekçileri sermaye politikalarıyla yoksullaştıran, halkın geleceğini tek adamın keyfi kararlarına bağlayan bir sistemin sürmesi ya da sona ermesi arasında bir tercih yapılacağı belirtildi.
Açıklamada “Kamu emekçileri Türkiye’nin bir dönüm noktasında olduğunun farkındadır. Yapacakları tercihle demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, laik temelde bir cumhuriyetin inşasına katkı yapacaklardır. Yılların mücadele birikimi kamu emekçilerinin tercihlerinde başlıca yol gösterici olacaktır” denildi.
Kamu emekçilerinin bu seçimde öncelikle tek adam sistemine “hayır” diyeceği belirtilen açıklamada, kamu emekçilerinin demokratik bir anayasa ve toplumun her kesimini kapsayan, emekçilerin güçlü biçimde temsil edildiği bir parlamenter sistem için oy vereceği ifade edildi.
"GREVLİ, GERÇEK TİS İSTİYORUZ"
AKP iktidarı döneminde sendikal hak ihlallerinin zirveye ulaştığı kaydedilen açıklamada, “Kamu emekçileri için gerçek bir toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı sağlanmadı. 4688 Sayılı Yasa yandaş konfederasyonun da desteği alınarak son sözü iktidarın söylediği bir şekilde düzenlendi. Kamu emekçileri ve emeklileri yoksulluğa ve sefalete mahkûm edildi. TİS süreci Cumhur ittifakının gölgesindeki sendikaların da desteğiyle başı sonu belli bir oyuna dönüştü. Grev hakkı işçilerde ise keyfi ve sistematik ertelemelerle neredeyse kullanılamaz hale getirildi. Örgütlenme hakkını kullanmak isteyen on binlerce emekçi çalışma hakkından yoksun bırakılarak işten atıldı. Barajlarla ve aylara, yıllara yayılan yetki süreçleriyle örgütlenmeler fiilen sönümlendirildi” ifadeleri yer aldı.
KAMU HİZMETLERİ PİYASAYA AÇILDI
Giderek otoriterleşen iktidarın son döneminin önce resmi, sonra fiili OHAL rejimi altında geçtiği belirtilen açıklamada, OHAL KHK’leri ile on binlerce kamu emekçisinin, başta çalışma hakkı olmak üzere, temel yurttaşlık haklarının hukuksuz biçimde ellerinden alındığı ifade edildi.
AKP ve MHP iktidarında anayasanın rafa kaldırıldığı, hukuksuzluğun rejimin temel karakteri olduğu belirtilen açıklamada, “Son 20 yılında Türkiye neoliberal politikaların en acımasızca uygulandığı, yolsuzluğun ve rantın kamu kurumlarına iyice sirayet ettiği coğrafyalardan biri olmuştur. Özelleştirmeler, KÖİ projeleri, kamu hizmetlerinin ticarileşmesi, kamu kaynaklarının teşvik, destek, ihale vb. yollarla şirketlere aktarılması gibi uygulamalarla ülkenin kaynakları yağmalanmıştır. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan iletişime devlet eliyle verilen tüm kamu hizmetleri tamamen piyasaya açılarak devletin sosyal işlevlerini yerine getirmesini sağlayacak kaynaklar kurutulmuştur. Yakın zamanda yaşadığımız pandeminin ve deprem felaketinin de gösterdiği gibi halkın sağlık, konut, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılabilecek bir devlet kapasitesi neredeyse kalmamıştır” denildi.
KESK’in seçim tutum belgesinde, kamu emekçilerinin destekleyeceği siyasal programla ilgili talepler şöyle sırandı:
Yıllardır uygulanan neo liberal politikaların ve özelleştirmelerin reddedilmesi,
Çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi,
Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik başta olmak üzere tüm kamusal hizmetlerin herkes için eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir hayata geçirilmesi,
Çalışma hakkının gereğinin yerine getirileceği, İnsanca yaşanacak bir ücretin sağlanacağı,
Vergi adaletinin esas alınarak herkesin gelirine göre vergilendirilmesi,
“Eşit İşe Eşit Ücret” ilkesinin benimsenmesi,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin ön plana alınması,
ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası standartlar çerçevesinde gerçek ve özgür TİS gerçekleştirileceği, grev hakkının engellenmesinden vazgeçileceği, bu çerçevede 4688 sayılı yasanın değiştirilmesi,
Çalışanların ortak örgütlenmesini içeren yasal düzenlemenin yapılması,
Çalışanları bölen, iş ve ücret güvencesini tehdit eden her türlü istihdam biçiminin kaldırılacağı, esnek, kuralsız, performansa göre çalışmaya-ücretlendirmeye son verileceği, kurallı çalışma, iş güvenceli ve kadrolu istihdamın sağlanması,
Atama, yer değiştirmelerin ve istihdamın siyasal çıkarlardan arındırılması,
Asgari Geçim Standardı Tespit Komisyonu tarafından belirlenecek bir tutarın Temel Gelir Güvencesi olarak verilmesi,
Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması,
Çalışma yaşamında ayrımcı, cinsiyetçi politikalara son verilerek kadınları daha fazla sefalete, yoksulluğa, açlığa mahkûm eden politikaların terk edileceği ve istihdamda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması,
İstanbul Sözleşmesi feshinin iptal edilerek etkin uygulanması,
ILO’nun 190 sayılı İşyerinde Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi’nin onaylanacağı ve gerekli denetim mekanizmalarının kurulması,
Kadınların iş yerlerinde maruz kaldığı cinsiyete dayalı her türlü şiddet, ayrımcılık ve mobbingi önleyici mekanizmaların oluşturulacağı, kadın beyanının soruşturmanın başlatılması için yeterli görülmesi,
8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması,
Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bütçe oluşturulacağı, çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı gibi hizmetlere yönelik bütçe paylarının artırılması,
Sendika, siyasi ve felsefi düşünce, etnik köken, inanç, cinsiyet, engellilik, yaş, LGBTİ+’lere yönelik ayrımcılığa son verilmesi,
0-6 yaş grubu çocuklar için kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın, gece çalışması olan yerlerde 24 saat açık olacak şekilde, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm emekçilerin yararlanacağı ücretsiz, anadilinde ortak bebek bakım üniteleri ve kreşlerin açılması,
Engelli haklarının kamuda ve yaşamda tam anlamıyla karşılık bulacağı, engellilere yönelik ayrımcı ve ötekileştirici söylem ve pratiklerin yasal olarak yaptırıma tabi tutulacağı, engellilerin kurumlara erişimi ve ulaşımı için gerekli düzenlemelerin yapılacağı, engelli personelin durumunun iyileştirileceği, binaların fiziki yapısı engelli çalışanların durumları gözetilerek oluşturulacağı ve durumlarına uygun işlerde çalıştırılmalarının sağlanması,
Kamu sermayeli şirketlerin Varlık Fonu’na devrine son verilerek Varlık Fonu’nun lağvedilmesi,
Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’na konan çekincelerin kaldırılması,
Eşit, özgür, demokratik ve laik bir Türkiye’de halkların kardeşçe bir arada yaşamasının sağlanacağı, Kürt sorununun demokratik, barışçıl ve müzakereler yoluyla kalıcı şekilde çözülmesi,
Başta eğitim olmak üzere anadilde kamusal hizmetler önündeki engellerin kaldırılması,
Üniversitelerin her açıdan özerk, özgür ve demokratik bir niteliğe kavuşması için karar ve denetim süreçlerinde kişilerin değil, kurulların egemenliğinin esas alınacağı, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik özyönetim ve özdenetim modelinin hayata geçirilmesi,
12 Eylül hukukunun aşılarak demokratik dönüşüm için kapsamlı bir programın hayata geçirilmesi,
Siyasal Partiler ve Seçim Yasalarının demokratik nitelikte değiştirilmesi,
Kamu emekçilerinin siyaset yapma hakkının ve siyasal partilere üye olabilmelerini olanaklı kılacak yasal düzenlemenin yapılması,
Bu çerçevede yeni bir anayasa çalışmasının toplumun örgütlü tüm kesimlerinin katılımıyla başlatıması,
KHK’larla hukuksuzca ihraç edilenlerin tüm haklarıyla birlikte işlerine iade edileceği, baskı, sürgün ve gözaltılar nedeniyle meydana gelen mağduriyetlerin giderilmeis,
Bağımsız yargı için gerekli düzenlemelerin yapılması,
Düşünce, ifade, inanç özgürlüğü ile örgütlenme hakkına yönelik ihlallerin ve baskıların son bulacağı, zorunlu din dersleri uygulamasına son verileceği, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan TMK’nın kaldırılması,
Özgürce toplantı ve gösteri, yürüyüş yapmanın önünde engel olan 2911 sayılı yasadaki hürriyeti bağlayıcı hükümlerin ve polis devleti anlayışıyla getirilen tüm yasakların kaldırılması.