SELİM HAN ÇELİK

"YETKİLİ SENDİKA SEÇİMLE BELİRLENMELİ" FİKRİ DOĞRU MU?

03 Nisan 2021 Cumartesi 19:22

300 bine yakın üyesiyle Türkiye’nin en büyük yardım sandıklarından biri olan İLKSAN (İlkokul Öğretmenleri Sosyal Yardım Sandığı) seçimleri, uzun süredir eğitimcilerin gündeminde. Sandığın sevk ve idaresine ilişkin tartışmaların önemli bir ayağını sendikalar oluşturuyor.

Sandık yöneticilerinin belirlenmesi için yapılması planlanan seçimin ertelenmesi nedeniyle sendika yöneticileri birbirleri hakkında karşılıklı suçlamalarda bulunuyorlar. Bu paylaşımlardan bir tanesinde Türk Eğitim-Sen Genel Bakanı Talip Geylan’ın “Gelin, eğitim hizmet kolunda yetkili sendikayı da seçimle belirleyelim.”  şeklindeki bir açıklaması dikkatimi çekti. Benzer şekilde aynı sendikanın Genel Başkan yardımcısı Mehmet Yaşar Şahindoğan’ın da daha önce “Eğer sendikacılıklarına güveniyorlarsa hodri meydan yetkili sendikalar eğitimcilerin oylarıyla sandıkta belirlensin.” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Benzer bir şekilde sendikalarının bağlı olduğu konfederasyon olan Kamu-Sen’in Genel Başkanı Önder Kahveci’nin de “Biz her kurumda yetkili sendikanın sandıkla belirlenmesini istiyoruz.” şeklinde bir beyanatı var.

Sendikacılığın tarihi gelişimi ve yaygın sendikal teamüller ve sendikal mevzuat açısından Türkiye’nin ikinci büyük konfederasyonun yetkilileri tarafından yapılan bu açıklamaları nasıl yorumlamak gerekir?

Son yıllarda özellikle kamu görevlileri açısından sendikal örgütlenme özgürlüğüne ilişkin fikir sahibi olmak için kurulmuş yüzlerce sendika ve yüzde yetmişi aşan sendikalaşma oranına bakmak yeterlidir. İşçi ve memurların sendika ve sendikalı emekçi sayısının her geçen gün artıyor olması çokseslilik adına olumlu bir gelişme. Fakat bu bölünmüşlüğün temsil gücü açısından bir handikaba dönüşme riski de yok değil. Çok parçalı ve ortak hareket etme kabiliyetinden yoksun sendikaların varlığı, emekçileri kimin temsil edeceğine ilişkin düzenleme yapma zorunluluğunu doğurmuştur.

Temsile ilişkin bu durum, en fazla üyeye sahip sendikaların kendi iş/hizmet kolunda bütün çalışanları temsil hakkına sahip olduğuna ilişkin düzenlemeler yapılmasına neden olmuştur. Böylece, bir nevi sendikal alanın iktidarı olarak “Yetkili Sendika” ve “Yetkili Konfederasyon”un muhatap alınacağı hüküm altına alınmıştır. Kamu görevlileri, temsil ehliyetine layık gördükleri sendikaları yetkili olarak belirliyorlar. Yani sendikal temsil yetkisinin kaynağı, kamu görevlilerinin üyelik iradesidir.

Kamu görevlilerinin örgütlenme bilinci ve sendikalaşma konusundaki duyarlılığına karşı bazı sendikaların sendikal süreçleri okuma konusundaki yaklaşımlarını yadırgamamak elde değil. Kamu-Sen ve bağlı sendika yöneticilerinin “yetkili sendika seçimle belirlensin” çıkışını da bu boyutuyla sendikal bilgi ve deneyimli sendikacılardan duymak çok şaşırtıcı!

Sırf muhalefet olsun diye literatürde, teamülde, mevzuatta ve hepsinden önemlisi kamuoyunda karşılığı olmayan bu tür çıkışlar, sadece sahiplerine değil; sendikal alana da zarar veriyor.

Maalesef çoğu zaman sendikacılığı rekabet zemininden düşmanlık zeminine çeken, nezaketten uzak, tehdit ve hakaret içeren ithamlarla sendikacılık yaptığını zannedenlerin yanında bir de Önder Kahveci, Talip Geylan ve Mehmet Yaşar Şahindoğan gibi tecrübeli sendikacıların bu tür tuhaf açıklamalarla sendikal gündemi meşgul etmelerini kendilerine yakıştırmıyorum.

Siyasette iktidar bir kişinin veya zümrenin tekelinde olmadığı gibi, sendikal alanda da yetki bir sendikanın tekelinde değildir.

Yapılması gereken, memurların üyelik tercihi ile yetki ve temsil hakkı verilecek sendikayı belirleme sürecinde sendikal ahlaka uygun ve asgari nezaket sınırları içinde kamu görevlilerini üye olmaya ikna etmektir.

Bunun dışındaki arayışlar, kamu görevlilerini üye yapamamaktan kaynaklanan acziyetin kılıfı olarak algılanır.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
okuyucu
aldıkları maaşların karşılığı ara sıra twet atmaları doğal yoksa üyeler çalışmıyor diye dedikoduyla kendilerini yorar üyeler yorulmasın diye müsade edin bazen hamaset mesajlar atsınlar.