SON EKLENENLER

2008 sonrası işe giren kamu emekçilerinin hak kayıpları

"Kamu emekçilerinin aylıklarını oluşturan tüm ödemelerin prime esas kazanç sayılması ve insanca yaşanabilecek bir temel ücret seviyesine yükseltilmesi talebi en önemli sözleşme talebidir."
02 Ocak 2025 12:11

Mustafa GÜVEN
BES Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri

AKP’nin iktidara gelir gelmez 15 Ocak 2003 tarihinde açıkladığı meşhur “acil eylem planı” hem kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması ve özelleştirmeyle devletin en temel görevlerinden çekilmesi hem de işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dönük kapsamlı bir saldırı planıydı.

Henüz 2001 yılında grev ve toplu iş sözleşmesi (TİS) hakkı olmasa da sendika hakkını kazanan kamu emekçileri, Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile memur tanımının değiştirilerek iş güvencesinin yasal dayanağının kaldırıldığı ve sendika hakkının tamamen işlevsiz olacağı bir düzenleme ile karşı karşıya kaldı. Saldırı yasaları olarak ifade edilen Kamu Yönetim Temel Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası’na karşı 2003-2006 yılları arasında KESK ve emek platformu çağrılarıyla birçok miting, iş bırakma eylemleri gibi kitlesel tepkiler ortaya konulsa da tüm bunlar işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarını koruyacak bir seviyeye ulaşmadı.

İŞ GÜVENCESİ Mİ, GELECEKSİZLİK Mİ?

IMF ve AB uyum programları kapsamında uygulamaya sokulan sözde kamu reformu yasalarının, çok sert olması, birçok maddesinin Anayasa’ya aykırı olması, işçi ve emekçilerin tepkileri, yasal altyapı ile ilgili problemler vb. SSGSS Yasası’nda bazı gedikler açılmasını, Anayasa Mahkemesi kararı ile de kamu personel rejimi ve kamu personeli yasa tasarısının geçici olarak rafa kaldırılmasını sağlamıştır. Öte yandan SSGSS Yasası 16 Haziran 2006’da yasalaşmış; bazı maddelerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle ancak 17 Nisan 2008’de yürürlüğe girmiştir.

Kamu emekçileri bakımından saldırı yasalarına karşı sendikal mücadele 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu özelinde yasal iş güvencesi ve mevcut istihdamda olanların kimi kazanılmış hakları koruma sınırını aşamamış, kazanılmış haklar korunsa da kamuda dönüşüm hep devam etmiş gerek özelleştirme gerekse esnek kuralsız çalışma biçimlerinin yaygınlaşması sayesinde yasal olarak kaldırılamayan haklar neredeyse işlevsiz hale getirilmiştir.

2008 SONRASI İŞE GİREN KAMU EMEKÇİLERİ

Özellikle 2008 sonrası işe giren kamu emekçileri bakımından “yasal iş güvencesi” geleceksizlikle cezalandırılmış gibi. Şöyle ki 1999 yılında 4447 sayılı Yasa ile emekçilerin yaşlılık aylığı için kademeli olarak yaş haddi koşulu getirilirken, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2008 ekim sonrası emekli olacaklar ve işe girenler bakımından yaş haddinin yanı sıra, daha fazla prim gün sayısı şartı, emekli aylıklarının düşmesine neden olan aylık bağlama oranlarının düşmesi ve prim güncelleme yöntemleri bu yasaya tabi tüm sigortalıları etkilemiştir. 5510 sayılı SSGSS Yasası nedeniyle 2008 ekim sonrası işe giren kamu emekçileri; bunların yanı sıra devlet tarafından eksik prim yatırılması nedeniyle güncellemeye esas taban aylıkları asgari ücret seviyesini geçmediğinden çifte kayıp yaşamaktadırlar.

MEMUR MAAŞLARININ YARISINDAN FAZLASI KAYIT DIŞI

Bunun nedenlerinden en önemlisi 657 sayılı Yasa’daki ücret modelinin 5334 sayılı Mülga Emekli Sandığı Kanunu’nda karşılığı olmasına karşın 5510 sayılı SSGSS Yasası’nda aynı karşılığın bulunmamasıdır. 657 sayılı Yasa’da memurların maaş hesaplanmasındaki en önemli kalemler: Gösterge, ek gösterge, taban aylık, kıdem aylığı, özel hizmet tazminatının primli sistemde rakamsal etkisi emekli sandığı kanununa göre çok daha az olmaktadır. Ayrıca çoğu memurun maaşlarının yarısından fazlasını oluşturan ek ödeme, görev tazminatı, aile yardımı, çocuk yardımı, fazla mesai-nöbet ücreti gibi diğer ödemeler prime esas kazanç hesabına eklenmemektedir. Bu durum memur maaşlarının prime esas kazanç tutarının (taban aylığının) asgari ücret seviyesinde tutmaktadır. Bu nedenle 2008 ekim sonrası işe giren 2.5 milyon kamu emekçisinin bugün ortalama aylık prime esas kazançları yaklaşık 21 bin TL civarını geçmemektedir.

Sahte enflasyona ve yanlış güncelleme katsayısına göre değil de doğru güncellendiğini varsaysak, bu rakam dahi emekli olmaları için zorunlu olan 9000 gün prim şartına göre yüzde 50 aylık bağlanma oranı ile çarpıldığında, memurların alacakları maksimum aylık 10 bin 500 TL’yi geçmeyecektir.

EYT süreci 5510 sayılı Yasa’ya göre emekli olan memurlarda ilk sonuçlarını göstermiştir. Örneğin; 2023 temmuz ayında 25 yıl çalışan iki hemşireden emekli sandığına tabi olanına 15 bin 750 TL aylık bağlanırken, 1999’da sözleşmeli başlayıp 2013 yılında 657 sayılı Yasa’ya göre kadroya geçirilen, yani 5510 sayılı Yasa’ya tabi olan diğer hemşireye 7 bin 450 TL aylık bağlandığı görülmüştür. 35-40 yıl çalışan bir kamu emekçisinin hükümetin iki dudağı arasında en düşük emekli aylığına mahkum olması başlı başına olayın vahametini göstermektedir.

SORUN ORTAK MÜCADELEYE ÇAĞIRIYOR

2008 sonrası işe giren kamu emekçilerinin hak kayıplarını özetlersek:

- Memur maaşlarının yarısından fazlasının kayıt dışı ödeme olması ve emekliliğe yansımaması. (İşçiler ile memurlar aynı emekli aylığı hesaplaması yöntemine tabi olmasına rağmen birinde tüm ödemeler prime esas kazanç sayılırken diğerinde sayılmaması yani 5510 4/c ve 4/a maddesi arasındaki bu fark hem hukuken hatalı hem de 5510 sayılı Yasa’nın özüne aykırıdır.)

- 2008 ekim öncesi işe giren memurlar emekli sandığına tabi olduklarından aylıkları son maaş bordrosuna göre ve en yüksek aylık bağlamaya imkan veren aylık esas alınarak hesaplanır. Güncelleme sorunu yoktur. 2008 ekim sonrası işe giren memurlar primli sisteme tabi olduklarından emekli aylıklarının hesaplanması için tüm çalışma yaşamları boyunca maaşlarından kesilen primlerin güncellenmesi ve ortalamasının alınması gerekmektedir.

- Primlerin bilimsel gerçekçi yöntemlerle değil enflasyona (sahte) endeksli güncelleme katsayısına göre güncellenmesi.

- Aylık bağlama oranı 25 yıl için eski memurlarda yüzde 75 iken, yeni memurlarda bu oran 9000 gün prim ve yüzde 50 olarak düzenlenmiştir. Bu da yeni memurun emekli aylığını yüzde 33.3 oranında düşürmektedir.

- Bu yasa engellilik oranı yerine çalışma gücü kaybını esas alarak engelli emekçilerin kazanılmış haklarını dahi gasbetmektedir.

- Yılların emeği ikramiye hakkı 5510 sayılı Yasa’da geçici madde ile düzenlenmiş olup işçilerin kıdem tazminatı ile birlikte gasbedilme tehlikesi bulunmaktadır.

Görüldüğü üzere kamu emekçilerinin aylıklarını oluşturan tüm ödemelerin prime esas kazanç sayılması ve insanca yaşanabilecek bir temel ücret seviyesine (Emekli aylıklarını düşürmeyecek) yükseltilmesi talebi en önemli toplu sözleşme talebi olarak ortaya çıkmaktadır.

SSGSS Yasası gündeme geldiğinde mezarda emeklilik yasası olarak ifade edilmişti. Bugünse sonuçları bunu gösteriyor. 2008’den bu yana hızla düşen emekli aylıkları hem EYT sürecinde milyonlarca emekçinin mağdur edilmesi hem de bugün sahte enflasyon rakamlarıyla primlerin güncellenmesi adı altında emekçilerin alın terinin çalınması-yok edilmesi, işçi-emekçiler arasında ciddi homurdanmalara neden olmaktadır. AKP hükümetinin “Tüm vatandaşlara eşit ve adil bir sosyal sigortacılık hizmeti sunma” iddiası çoktan çökmüş durumdadır. 5510 sayılı Yasa’nın yarattığı tahribat, geleceksizleştirme politikaları işçi ve kamu emekçi mücadelesinin ortaklaşmasının en önemli dayanağı haline gelmiş bulunmaktadır. Bunun için sendikal hareketin kazanılmış hakların korunmasıyla sınırlı faaliyetinin artık hak alıcı bir mücadele hattına yükseltilmesi, güvenceli ve gelecek için emekçilerin ortak mücadelesini örme sorumluluğunun yerine getirilmesi gerekmektedir.

EVRENSEL

SENDİKA HABER SAYFASINI
YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
SON EKLENEN HABERLER