Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2025 Liselere Geçiş Sınavı (LGS) sonuçlarının açıklanmasının ardından Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Çanakkale Şubesi, mevcut sınav sistemiyle ilgili yazılı bir değerlendirme yaptı. Açıklamada, LGS'nin yalnızca bir sınav olmanın ötesinde, sınıfsal, bölgesel ve kültürel eşitsizlikleri yeniden üreten bir yapıya sahip olduğu savunuldu.
Eğitim Sen açıklamasında, sınavın yarışmacı ve elemeye dayalı yapısının eğitimdeki yapısal sorunları görünür kıldığı ifade edilerek, sınavın çocuklar üzerindeki baskıyı artırdığı ve başarı kavramının sınıfsal ayrıcalıklarla şekillendiği vurgulandı.
“Başarı Hikâyeleri Gerçekliği Örtüyor”
Eğitim Sen üyesi Mete Bey tarafından yapılan açıklamada, kamuoyuna servis edilen "tam puan" ve "birincilik" haberlerinin sınav sistemine yönelik artan eleştirileri gölgelediği dile getirildi. Açıklamada, bu başarı öykülerinin yalnızca bireysel başarı değil; sınıfsal ve bölgesel avantajların sonucu olduğu, ayrıca sistemin adil ve şeffaf olmadığı yönündeki kaygıların üzerini örtme işlevi gördüğü belirtildi.
Aynı açıklamada, yüksek puanların çoğunlukla belirli bölgelerdeki özel okullarda yoğunlaştığına işaret edilerek, başarı kavramının sosyoekonomik koşullarla doğrudan bağlantılı olduğu kaydedildi.
"LGS, Eşitsizlikleri Normalleştiren Bir Araç"
Eğitim Sen açıklamasında, LGS'nin sınav olmasının ötesinde, toplumsal eşitsizliklerin sınav puanları üzerinden yeniden üretildiği bir sistem olduğu ifade edildi. Sınav sonuçlarının başarı göstergesi gibi sunulmasının, eğitim sisteminin seçici, performans odaklı ve piyasacı yapısını gözler önüne serdiği dile getirildi.
Kamusal eğitimin giderek zayıfladığı ve nitelikli eğitime erişimin özel okullar, kurslar ve özel dersler gibi maliyetli hizmetlerle mümkün hale geldiği belirtilen açıklamada, bu durumun özellikle ekonomik olanakları kısıtlı ailelerin çocukları üzerinde olumsuz etki yarattığına dikkat çekildi.
“Psikolojik Yıkım Giderek Derinleşiyor”
Açıklamada, sınavın öğrenciler üzerindeki psikolojik etkilerine de yer verildi. 13-14 yaş grubundaki öğrencilerin bu sınav aracılığıyla "başarılı" ya da "başarısız" şeklinde etiketlendiği ifade edilerek, bunun pedagojik ve insani açıdan kabul edilemez olduğu görüşüne yer verildi.
Açıklama şu ifadelerle sürdü:"Eğitim; sıralama değil gelişim, yarış değil dayanışma, rekabet değil birlikte öğrenme üzerine kurulmalıdır."
“Öğretmen ve Okullar Üzerinde Performans Baskısı”
Sınav sisteminin yalnızca öğrencileri değil, öğretmenleri ve okulları da performans baskısı altına aldığı ifade edilen açıklamada, özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okulların sistematik olarak “başarısız” olarak etiketlendiği, bu durumun hem eğitimciler hem de öğrenciler üzerinde motivasyon kaybına neden olduğu dile getirildi.