MEHMET NURİ YILDIRAR mnyildirar63@gmail.com

GÜVEN TEK KULLANIMLIKTIR

20 Aralık 2021 Pazartesi 23:07

“Güven kazanılan bir şey değil, inşa edilen bir şeydir.” der, Murathan Mungan.

Yani güven duygusu doğuştan bize bahşedilmedi.

Biz, eğer becerebildiysek, adım adım inşa ettik onu.

Demem o ki güven inşa etmek zordur ancak kaybedilirse tekrar kazanılması pek kolay değildir.

Bir atasözümüzde ifadesini bulduğu gibi “Yapmak zor, yıkmak kolaydır.”

Babasının kollarından defalarca havaya atılan ve salimen babasının kucağına inen çocuk bilir ki babası güven kaynağıdır. Ona güvenilir. Çünkü çocuk zaman içinde onu tanımış ve ona inanmıştır. Baba da bu inancı boşa çıkaracak bir davranışta bulunmamış, çocuğun inancını pekiştirmiştir.

Bu sebeple havaya yükselen çocuk korkmaz. Bilir ki inerken babasının kollarında olacaktır. Onun için gülücükler dağıtır etrafa. Bu güvenin oluşmasında mutlaka geçmiş tecrübeler vardır. Muhtemelen ilk deneyiminde, son deneyimde olduğu gibi kendini emniyette hissetmemiştir çocuk. Zira güven zamanla tesis edilen bir müessesedir. Özenle korunması ve güçlendirilmesi gerekir bu yüzden.

Millet olarak devleti “baba”lıkla özdeşleştirmemizin temelinde yatan sebep de zaman içinde kazanılan bu güven duygusu olmalıdır.

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” özdeyişinin temeli de fertle devlet arasında güven tesis etmektir, denebilir. Bu güven ihmal edilirse korkulur ki insanlar arasındaki ahenk bozulur. Sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Her neye inanç duyulduysa sorgulanır olur.

Bir söz verildiyse gereği yerine getirilmeli, yerine getirilemeyecekse geri alınmalı veya dönülüp tashih edilmelidir. İnsanlar arasında eşitsizlik yaratacak yaklaşımlar istikrarsızlığı netice verir. İstikrarsızlığın da “güven duygusu”nun en büyük düşmanı olduğu dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.

Nasıl olsa unutulur, diye düşünmek güveni kötüye kullanmak olur ki en çok sahibine zarar verir. Zira herkesin iki gözü, kulağı ve durumu kavrayacak bir iradesi vardır.

Yahya Kemal bir şiirinde olağan seyreden hayatın beklenmedik bir şekilde kesintiye uğramasını, iç huzurun yok olmasını “Bir tel kopar âhenk ebediyen kesilir” mısraıyla dile getirir. O tel koparsa artık hiçbir şey eskisi gibi ol/a/maz. 

Ne bezm kalır, ne şevk…

Beste yarım kalır, ufuklar kararır.

Onun için mızrabı tutan el maharetli olmak zorundadır.

Oğuz Atay’ın, Tutunamayanlar romanında kurguladığı diyalogda olduğu gibi:

“-Hayatta üç yanlışım oldu Olric.

-Ne gibi efendim?

-Tanıdım, inandım, güvendim ama bir doğrum oldu.

-O nedir efendimiz?

-Sevmek, Olric! Fakat sen de bilirsin ki üç yanlış bir doğruyu götürür!

-Gidelim efendimiz.

Ama biz gitmeyelim efendim, tutunalım ve doğrularımızı yanlışlara feda etmeyelim. Bilelim ki gitmek kaybetmektir. 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #