Bilindiği gibi 2018 yılı ocak ayından itibaren anasınıfı, ilk ve ortaokul müdürlerine nöbet ücreti adı altında, daha önce öğretmenlere ve müdür yardımcılarına ödenen “nöbet ücreti” ödenmeye başladı. Bu uygulamada lise müdürleri kapsam dışı bırakıldı. Bugüne kadar konu ile ilgili makul bir açıklama da yapılmadı.
Bu haksızlık konusunda yetkili sendika dahil, hiçbir sendikanın konunun takipçisi olmaması da “idareyle sendikalar arasında örtülü bir anlaşma mı var” sorusunu gündeme getirmektedir.
Hem Anayasanın başlangıcında ifade edilen eşitlik ilkesine hem de “eşit işe eşit ücret” anlayışına aykırı düşen uygulamanın lise müdürleriyle ilgili kısmının toplu görüşme masasında “sümen altı” edilmesi her vesilede sorumluluk altına sokulan müdürlerin statüsüyle ilgili olarak yeni soru işaretlerinin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Hiçbir sorumluluğu olmadığı halde “işveren vekili” sıfatıyla bütün risklere maruz bırakılan ve yeterli kaynak aktarılmadığı halde okulların eğitim mekanları ve fiziki mekân sorunlarıyla boğuşan müdürlerin ve yardımcılarının her vesileyle gözden uzak tutulması hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
*
9-10 Haziran 2018 tarihlerine denk gelen seminer çalışmalarında ilk defa hafta sonu yapılan ve idarenin keyfi uygulamasından başka bir gerekçeye bağlanamayan “hafta sonu mesleki çalışma ek ders ücreti açıklaması”nda da benzer bir çifte standardı görmek mümkündür.
Müsteşarlık makamının basında yer alan açıklamasına göre “Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı arasında yapılan görüşmeler sonucunda olumlu karar çıkmadığı, bundan dolayı 9-10 Haziran 2018 tarihlerinde yapılan mesleki çalışmalarda müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcısı için ek ders ücreti ödemesi yapılamayacağı; öğretmenlere ise hafta sonu seminer çalışması için günlük üç saat gündüz tarifesi üzerinden ek ders ücreti ödeneceği” belirtilmektedir.
Bu açıklama okul yöneticilerinin çalışmasının görmezden gelinmesi anlamına gelmekte ve okul yöneticilerini üzmektedir. Ancak bu durum karşısında sendikaların sessiz tutumu ve ilgisizliği idarenin keyfi uygulamasından daha da inciticidir.
Öğretmenler için öngörülen “üç saat ek ders” gündüz ücreti ödenmesi açıklaması da, yöneticilere ücret ödenmemesi açıklaması da yasal dayanaktan yoksundur, keyfidir. Maliye bakanlığının ödemeyi uygun bulmaması hak edilmiş bir ücret için gerekçe oluşturamaz.
Yasal mevzuat incelendiği zaman uygulamanın yanlış zeminde olduğu görülecektir. Bu sebeple öğretmenlere ücret, en az yüzde yirmi beş; yöneticilere ise en az yüzde elli zamlı olarak ödenmelidir. Çünkü yöneticiler hem hafta içi görevlerini yerine getirmişler hem de fazladan hafta sonu görev ifa etmişlerdir.
Gerek Yargıtay, gerek Danıştay içtihatlarında çalışanların “fazla sürelerle çalışma” ve “fazla çalışma hakları”na üstünlük tanınmakta, ücret ödemeden kaçınılamayacağı ittifakla kabul görmektedir. Anayasa her türlü angaryayı yasaklamaktadır. Danıştay kararlarıyla da hafta sonu “tatil hakkı” kapsamında değerlendirilmekte, idareye bu duruma uygun davranma yükümlülüğü getirmektedir.